Mesela bir kadın, kocası istiyor diye saçını da kesemez. Kocacı ona; “ben seni kel olarak görmek istiyorum” dese, İslâm’da buna da müsaade yoktur. Kadının saçı, erkeğin sakalıyla aynıdır. Yani kadın, erkeğin sakalını kestiremez, erkek de kadının saçını kestiremez. Halbuki İslâm hukukunda erkeğin, kadın üzerinde çok hakları sabit iken, kadının erkeğine itaat etmesi çok önemliyken, hatta sahih bir hadisi şerifte: bir kimsenin diğerine secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” buyurulmuştur. Bu bir faraziyedir ama erkeğin kadın üzerindeki hakları konusunda böylesine bir ciddiyet olmasına rağmen, erkek, hanımına “saçını kes” diyemiyor. Velev ki dese bile, kadın dinlemek zorunda değildir, yani dinlememelidir. İşte kaş almak da böyledir.
Tabi burada şunu da ifade edelim ki; kadının yüzünde anormal olarak büyüyen, (bir takım hormon bozuklukları sebebiyle) biten kıllar aşırı çirkinlik veriyorsa, kadın, kocasının izniyle bunları alabilir. Ya da kaşı, insanın gözüne gelecek şekilde çok uzayınca, o uzun olanlar kısaltılabilir.
Aşırı çirkinlik derken şöyle; kadının yüzünde neredeyse erkek gibi sakal ve bıyık türünden tüyler çıkmışsa veya iki kaşının arası erkeklerde olduğu gibi gür bir şekilde gelmiş ve sanki eklenmiş gibi tamamen kapanmışsa, bu gibi durumlarda müsaade vardır. Çünkü, aslında olmayıp sonradan biten kadının yüzündeki kıllar, kaş gibi bir uzuv mesabesinde değildir ve kadının bunları gidermesinde bir mahzur yoktur. Bu, fıtratı değiştirmek değil, bozulan kadınlık fıtratını, asıl görüntüsüne çevirmek anlamını taşır
Bir Yanıt
Allah razı olsun güzel bilgiler için.