5 Vakit Namazdan Sonra Fatiha, Ayetel Kürsi, Şehidallâhu, Kulillâhümme Okumanın Fazileti

ÂYET-İ CELÎLELERİN DUÂ İLE BİRLİKTE OKUNUŞU

Eûzü billahi mine’ş-şeytâni’r-racim. Bismillahirrahmânirrahîm.
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ hüve vel melâiketü ve ulûl ilmi kâimen bilkıst, lâ ilâhe illâ hüvel azîzül hakîm.
Ve ene eşhedü bimâ şehidallâhu bihi ve estevdiullâhe hâzihişşehadete ve hiye indellâhi vedîatün inneddîne indellâhil İslâm.
Gulillahümme mâlikel mülki tü’til mülke men teşaü ve tenziul mülke mimmen teşâü ve tüizzü men teşâü ve tüzillü men teşâü bi yedikel hayr. İnneke alâ külli şeyin gadîr. Tûlicül leyle finnâhari ve tûlicünnehâra fil leyli ve tühricül hayye minel meyyiti ve tühricül meyyite minel hayy. Ve terzügu men teşâu bi ğayri hisâb.
Bilgi İçeriği

Ebû Eyyûb el-Ensârî (Radıyallahu Anh)ın merfüan rivayetine göre: Fâtiha-i Şerîfe, Âyetü'l-Kürsî, Şehidallâhu ve Kulillâhümme nâzil olurken bu sûre ve âyet-i kerîmeler Arş'a sarılarak: "Bizi masiyetler yapan bir topluma mı indireceksin?" de- diler. Mevlâ Teâlâ da: "İzzetim, celâlim ve yüce şânım hakkı için, herhangi bir kul, sizi her farz namazın arkasından okur- sa, mutlaka onda olan (günahlar)ı mağfiret edeceğim, onu Fir- devs cennetine yerleştireceğim. Her gün ona yetmiş kere (rahmetimle) nazar edeceğim ve onun yetmiş isteğini yerine getireceğim ki, o isteklerinin en aşağısı mağfiret (affedilmesi)dir. (Bunca müjdeyi size bağladığım için onlar günahkâr da olsalar sizi çok okurlar)" buyurdu (ve böy- lece onları insanlara inmeleri için teşvik etti). (İbnü's-Sünni, Amelü'l- yevmi ve'l-leyle, no: 125, 1/238; Suyūti, Dürrü'l-Mensûr 2/165) Ancak Şehidallahu'dan sonra şu duâyı okumak çok fazîletlidir. Nitekim Gâlibu'l-Kattân (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır: عَنْ غَالِبِ الْقَطَّانِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قَالَ: أَتَيْتُ الْكُوفَةَ فِي تِجَارَةٍ فَنَزَلْتُ قَرِيبًا مِنَ الْأَعْمَشِ، فَلَمَّا كَانَ لَيْلَةٌ أَرَدْتُ أَنْ أَنْحَدِرَ قَامَ فَتَهَجَّدَ مِنَ اللَّيْلِ فَمَرَّ بِهَذِهِ الْآيَةِ: ﴿ شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَئِكَةُ وَ أُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ » قَالَ الْأَعْمَشُ: «وَ أَنَا أَشْهَدُ بِمَا شَهِدَ اللهُ بِهِ وَ اَسْتَوْدِعُ اللهَ هُذِهِ الشَّهَادَةَ وَهِيَ عِنْدَ اللَّهِ وَدِيعَةٌ إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللهِ الإِسْلَامُ قَالَهَا مِرَارًا. قُلْتُ : «لَقَدْ سَمِعَ فِيهِ شَيْئًا فَغَدَوْتُ إِلَيْهِ فَوَدَعْتُهُ ثُمَّ قُلْتُ: « يَا أَبَا مُحَمَّدٍ! إِنِّي سَمِعْتُكَ تُرَدِّدُ هَذِهِ الآيَةَ قَالَ : أَوَمَا بَلَغَكَ مَا فِيهَا ؟ » قُلْتُ : «أَنَا عِنْدَكَ مُنْذُ * -شَهْرٍ لَمْ تُحَدِّثْنِي . قَالَ : « وَ اللَّهِ لَا حَدَّثْتُكَ بِهَا سَنَةٌ » قَالَ : «فَأَقَمْتُ سَنَةً فَكَتَبْتُ عَلَى بَابِهِ . فَلَمَّا مَضَتِ السَّنَةُ قُلْتُ : «يَا أَبَا مُحَمَّدٍ قَدْ مَضَتِ السَّنَةُ » قَالَ : «حَدَّثَنِي أَبُو وَائِلِ عَنْ عَبْدِ اللهِ قَالَ : « قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللَّهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : «يُجَاءُ بِصَاحِبِهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ اللَّهُ تَعَالَى : عَبْدِي عَهِدَ إِلَيَّ وَ أَنَا أَحَقُّ مَنْ وَفِي الْعَهْدَ أَدْخِلُوا عَبْدِيَ الْجَنَّةَ .» Bir kere ticaret için Kûfe'ye geldim, A'meş (Radıyallâhu Anh)ın yakınına konakladım, gece olunca yatmak istedim. O ise, geceleyin teheccüd namazına kalktı, kılarken Şehidallâhu âyet-i kerîmesini okudu, sonra: « وَ أَنَا أَشْهَدُ بِمَا شَهِدَ اللَّهُ بِهِ وَ أَسْتَوْدِعُ اللَّهَ هُذِهِ الشَّهَادَةَ وَهِيَ عِنْدَ اللَّهِ وَدِيعَةٌ إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الإِسْلَامُ » "Allâh(u Teâlâ) nın şahitlik ettiğine ben de şehadet ede- rim ve bu şehadeti Allâh(u Teâlâ'y)a emânet ederim ve bu Allah indinde bir emânettir. Şüphesiz ki, Allah indinde (makbul) din İslâm'dır." dedi ve bunları tekrar tekrar okudu. Ben de içimden "Bu zât bu hususta muhakkak bir şeyler işitmiştir ki, böyle yaptı." dedim. Sabah olduğunda vedalaşmak üzere yanına gittiğimde "Şüphesiz ben senin şu âyeti ve peşinde bu şehadeti tekrar- ladığını duydum. Bunun sebebi nedir?" diye sordum. O: "Bunun hakkındaki müjde sana ulaşmadı mı?" dedi. -Ben: "Bir aydan beri senin yanındayım, bana bunun fazîleti hakkında bir şey söylemedin." deyince, o: "Vallahi bir sene kal- madıkça bunu sana söylemeyeceğim." dedi. Gâlibu'l-Kattân (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatıyor: A'meş (Radıyallâhu Anh)ın yanında bir sene kaldım ve başla- dığım tarihi kapısının üzerine yazdım. Bir sene geçince, kendisi- ne vaktin dolduğunu haber verdiğimde, o şöyle dedi: “Bana Ebû Vâil (Radıyallahu Anh), Abdullah (Radıyallâhu Anh) dan rivâyetle, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in şöyle buyurduğunu haber verdi: "Bu şehadetin sahibi kıyamet günü getirilir, Allâh(u Teâlâ) 'Bu kulum benimle sözleşti, ben ise verdiği sözü yerine getirmeye en ziyâde lâyık olanım. Bu kulumu cennete girdirin' buyurur." (Taberâni, el-Mu'cemu'l-Kebir, no:10453, 10/193; Heysemi, Mecma'u'z-zevāid, no:10890, 7/46) ÂYET-İ CELÎLELERİN DUÂ İLE BİRLİKTE OKUNUŞU أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَئِكَةُ وَ أُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ ) « وَ أَنَا أَشْهَدُ بِمَا شَهِدَ اللَّهُ بِهِ وَ أَسْتَوْدِعُ اللَّهَ هُذِهِ الشَّهَادَةَ وَ هِيَ عِنْدَ اللَّهِ وَدِيعَةٌ إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ ق الإِسْلامُ * قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْتَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ * تُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَ تُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِ وَ تُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَقِّ وَ تَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ )
Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp
Picture of İbadet Rehberi
İbadet Rehberi

İlim, Amel ve İhlas; Yaratılış Gayemizi Anlamak ve Anlatmak İçin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni ve güncel içerikleri takip etmek için Telegram kanalımıza takılabilirsiniz.
İsmailağa ve Lalegül Dergileri
Cübbeli Ahmet Hoca Sohbetleri
Cübbeli Ahmet Hocanın Kitapları
Sosyal Medya Tasarımları
Telegram Icon Telegram Kanalımıza Katıl